Toplu Eserleri-3: Hayatın Anlamı
Arthur Schopenhauer yazarının Toplu Eserleri-3: Hayatın Anlamı kitabı da dahil olmak üzere birçok dosya aşağıdaki bölümleri de içerebilir:
- imza dosyası: çeşitli varlıklar için dijital imzalar içerir.
- şifreleme.xml: yayımlama kaynaklarının şifrelenmesiyle ilgili bilgileri içerir. (Yazı tipi gizleme kullanılıyorsa bu dosya gereklidir.)
- meta veriler: kapsayıcı hakkında meta verileri depolamak için kullanılır.
- haklar: Toplu Eserleri-3: Hayatın Anlamı kitabının dijital haklarıyla ilgili bilgileri depolamak için kullanılır.
XHTML içerik belgeleri ayrıca zengin meta verilerle Toplu Eserleri-3: Hayatın Anlamı kitap işaretlemesine açıklama ekleme olanakları içerir, bu da onları hem işleme hem de erişilebilirlik amaçları için anlamsal olarak daha anlamlı ve kullanışlı hale getirir.
E içerik belgeleri, bir yayının okunabilir içeriğini tanımlayan ve ilgili medya varlıklarına (görüntüler, ses ve video klipler gibi) bağlantı veren XHTML (HTML5 profili tarafından tanımlanır) veya SVG belgeleri vb.'dir.
yazar | Arthur Schopenhauer |
---|---|
Boyutlar ve boyutlar | 13,7 x 1 x 21,1 cm |
Tarafından yayınlandı | 1 Ocak 2018 |
Komisyon 28 Şubat 2018 Kolektif ERWIN N GRISWOLD 18,9 x 0,6 x 24,6 cm 18,9 x 0,3 x 24,6 cm 28 Ekim 2011 18,9 x 0,2 x 24,6 cm 15 x 0,5 x 22 cm WADE H MCCREE 30 Ekim 2011 ROBERT H BORK 1 Ocak 2017 1 Ocak 2018 18,9 x 0,4 x 24,6 cm 18,9 x 0,5 x 24,6 cm Additional Contributors 3 Ocak 2017
okumak okumak kayıt olmadan
yazar | Arthur Schopenhauer |
---|---|
isbn 10 | 9754686785 |
isbn 13 | 978-9754686784 |
Sayfa sayısı | 144 sayfa |
Yayımcı | Say Yayınları; 8. baskı |
Dilim | Türkçe |
Boyutlar ve boyutlar | 13,7 x 1 x 21,1 cm |
Tarafından yayınlandı Toplu Eserleri-3: Hayatın Anlamı | 1 Ocak 2018 |
Hayatımız öncelikle bakır bozukluklarla yapılmış bir ödemeye benzer; bizim bu ödemeye karşı bir alındı makbuzu vermemiz gerekir; bakır bozukluklar günler, alındı makbuzu ölümdür. Zamanın bizi telaş içerisinde biteviye koşturup durması, bize asla nefes alma imkânı sunmaması, elinde kamçıyla buyurgan bir işveren gibi hepimizin tepesinde beklemesi ile hayatımızın bir azap ve işkenceye dönmesi arasında en küçük bir bağ kurma imkânı yoktur. Zaman yalnızca can sıkıntısının cenderesi içinde kıvrananların başına bela kesilmez ve onları sıkboğaz etmez. Varsayalım insan soyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği, herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç güçlükle karşılaşmadığı Utopia ülkesine götürüldü; o zaman ne yapardı bu insanlar? Ya can sıkıntısından ölürlerdi, ya kendilerini asarlardı ya da olmadı birbirlerine düşerler, kavga dövüş birbirlerini boğup öldürürlerdi.